Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




Kumkurdu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kumkurdu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2015 Çarşamba

Kumkurduna Dokunmak ve Sarılmak

Hangi yıldı hatırlamıyorum, belki 2000'lerin başıdır- lisede olduğum zamanlar- babam elinde bir hediye pakediyle geldi eve. Şaşılacak bir şey yok çünkü o gün doğum günümdü. Şaşırdığım şey, bunu çok sık yapmamış olmasıydı elbette.
Pakedi açtığımda içinden bir adet kırmızı,sarı çizgili gömlek çıktı. Çok sevindim çünkü cimbomluydum (hala öyleyim ama nerede o Hagi zamanları, futbol maçı izlemeyi bırakmadım gerçi takım fark etmiyor izlemem için), babam yıllarca uğraşmış ama beni Beşiktaşlı yapamamıştı. O gömleği çok sevdim, çok da giydim.
Belki 1-2 yıl sonra da babam vefat etti.
Geride çok fazla anı kalmadı.
Biraz balkonda balık sefası biraz futbol en çok da bu gömlek.
Ona baktığımda kalbimin -daha önce hissetmediğim- bir noktasına dokunduğumu hissettim. Piyanodaki bir tuş gibi. Kayıp tuş, çok kullanılmayan bir nota gibi.
Zamanla beraber ben büyüdüm ancak gömlek büyümediği için onu giyemez oldum.
Nereye gidersem yanımda taşıdım aslında ama bunu pek çaktırmadım :)
Kumkurdunu okuduğumda aynı kayıp notanın ezgisini duymaya başladım.
İlk başlarda anlam veremedim ama her okumamda bu ezgi tekrarlandı.
Kitap karakterlerini çok sevdiğimde onlara şöyle sıkıca sarılmak isterim ama elbette ki bunu yapamam.
Oysa Kumkurduna sarıldım.
Merve'nin gönderdiği kutuyu açtığımda aynı ezgiyi duydum ve babamın hediye ettiği gömleği gördüğümdeki o dokunuşu hissettim.
Kalp, çok odacıklı bir organımızsa eğer (biyolojide de kopya çektiğim için tam bilmiyorum) bu oda, evin arka tarafındaki bahçeye açılan gizli bir geçitte saklı, onu anladım.
Sonunda bahçeye çıkma hissi ise çok güzel.
Teşekkürler Merve, aynı melodiyi duymak, Kumkurduna sarılmak ve onunla sohbet edebilmek çok güzel...

* Bu ezgiyi tanımlayabilseydim Buena Vista Social Club'tan Chan Chan derdim :)


Devamını oku »

28 Ağustos 2015 Cuma

Günün Mutluluk Sebebi-8

Öncelikle bu yazıyı yazarkenki ruh halimi yazayım da "neden bu kadar mutlu" diye sorduğunuzda cevabı burada olmuş olsun :)
Ben uykusuzum. Ama hani öyle bildiğiniz bir şekilde 1 gece uykumu alamamış gibi uykusuz değilim. İş arkadaşlarıma göre gözlerim onlarla konuşurken bile kapanıyormuş, bilmiyorum dalga mı geçiyorlar. Sormadım. Yaklaşık 17 aydır uykusuzum ama bu ara yani bu haftalarda çok acayip çok uykusuzum. Gecenin bir vakti uyanıp aralıksız 2 saat (bazen daha az bazen daha çok) ağlayabilen ve nesi olduğunu anlayamadığımız, doktorun ve psikologun "normal" dediği, "büyüyor" dediği bir bebemiz var. Çok şükür ki var elbette. O olmasa bu satırların düşünüyorum da içi ne kadar boş olurdu. Yok cidden. Dün bu kadar değildim de bugün Alice in Wonderland gibiyim. "Afiyet olsun" diyen arkadaşıma "iyi geceler" dedim. Yemekhanedeyken kendimi aslında rüyada olmadığıma, tek başımaymışçasına hareket etmemem gerektiğine dair her 3 dakikada bir uyardım. Beynime mesaj gönderdim ama balık beyni olunca 3 dakika sonra ne dediğimi unuttu.Yine hatırlattım; "rüyada değilsin esoş"...
Tam olarak bu haldeyken beni bir acayip mutlu eden ve duble kavrulmuş fıstıklı lokum kıvamına getiren şeyi de haliyle "mutluluk sebebi" olarak yazmam gerekiyordu. Yani diğerleri de çok güzel ama bu yazacağım cidden benim iç mutluluğum.(uydurma bir kelime daha) (az sonra dövüş kulübünden alıntı yapmaya geçmeden bu mutluluğun ne olduğunu da yazayım.)
Kendisi mektuplaşma, kartlaşma, yazı yazma, postcrossing gibi "keyword"ler içeriyor. Şişen parmağımın fotoğrafını çekip koymayacağım ama iş arkadaşlarımın demesiyle işe bu kadar konstre olmuyormuşum. Kart, mektup yazarken yüzüm hep gülüyormuş. Aynen böyle :)
Postcrossing dediğimiz etkinliğe ben yeni başladım, hakkında çok detaylı bir yazı var sırada, onu birkaç güne kadar yayınlayacağım. Hiç bilmediğim bir konuyu elbette ki ben yazmadım, sağ olsun yıllardır bu kart etkinliğine katılan iki güzel insana sorular sordum, onlar da yanıtladı. Hatta bu yazıda benim nerelerde hata yaptığım bile ortaya çıktı :)
Bu kadar çok kartı açıkçası yılbaşına saklıyordum ama baktım ki Ptt, işyerimize çok yakın ve neşeli bayram kartları var, "neden olmasın ki" deyip kollarımı sıvadım. (hem gerçek hem mecazi anlamda)
Biri bana kart gönderse ne kadar mutlu olacağımı düşündüm ve her bir karta bu mutluluktan biraz serpiştirdim. Bu yazıyı okuyan sevgili arkadaşlarım da lütfen posta kutularına sık sık baksın olur mu :)

Bu ara sahiden kitap okuyamıyorum. Okumaya başlayıp yarıda bıraktığım kitapları yazsam "yok artık" dersiniz. Ben de inanamıyorum kendime. Bu zinciri dün bir kitapla kırdım. Öğlen işyerine gelen kitap kısa sürede bitmişti. Lakin keşke bitmeseydi. Mektuplaşmayı, Sabahattin Ali'yi seven herkese tavsiyemdir. Bu nasıl ince ruhlu bir adamdır... (kitabı tavsiye eden canım Hazan, çok teşekkürler sana)

Bir diğer bomba haber de benim Kumkurdunun 1. kitabını bulmuş olmam. Herkesin peşinde olduğu ve baskısının olmadığı bu kitabı peki ya ben nasıl buldum? nadirkitap.com'a üye olduğumun ertesi günü gibiydi, kitap nasıl aratılıyormuş diye arama kısmına "kumkurdu" yazacaktım ki aklıma geldi, eğer kitabı bulursam özleme gönderecektim. Sıradaki isimleri yazmayayım ama özlemle bu muhabbetimiz çok eskiydi. Bir de baktım var! Hemen aldım ve adama mesaj attım, "Ankaradaymışsınız, elinizdeki sahiden 1. kitap mı? Eğer öyleyse kargoya vermeyin, kaybolmasın, ben gelip alayım" diye. Mesajımı görmemiş adam, ertesi gün kitap elimdeydi. Teşekkür etmek için aradım, çok şaşırdı. "Nasıl buldunuz bu kitabı?" dedim. Ederinin de bence çok altında sattınız, elinizdeki nimetin farkında mısınız bile dedim,şoka girmişim demek :) Adam da ne olduğunu anlayamadığını, kitabı siteye yükledikten 5 dakika sonra kitabın satıldığını söyledi. Bunun adı "çekim gücü"mü acaba :)
*Kumkurdu ile ilgili bir güzel gelişme daha var ama sonuçlanmadı, heyecanla sonucu bekliyorum, yine yazarım.
                                                                           ***
Maşallah bana, ne kadar güzel mutluluk sebeplerim birikmiş. Bu başlıkta en üste "denizi gördüm beeen" diye yazacaktım ama kart heyecanıyla denizi unuttum. Geçen hafta canım mavi,güzel denizi gördüm sonunda. Hiç baş başa kalamadık ama olsun, videosunu da çektim. Ara ara bakıyorum.
                                                                 
Dünkü küçük kıvırcık kuzen (kkk) buluşması sonrası da Datça'ya gitmiş kadar oldum. Badem ve bal getirmiş benim kıvırcık, heyyooo :) Datça'ya yıllar önce annemlerle gitmiştik de cidden hala aklım oradadır desem yeridir...
                                                                        ***
Bu kategoriye Elif'i mutlu eden şeyleri de yazayım. Bizim arabayı tee uzaktan gören komşu çocukları biz inene kadar Elife tezahürat yapıyor, uyuyorsa da birbirlerine "şşttt" diyorlar. Elifin arabadan inişi bir şenlik, doğal olarak çocuklarla kalıp oyun oynamak istiyor, bizde çoğunda ses çıkarmıyoruz. Babasıyla beraber komşu çocuklarıyla parkta oynuyor. Hatta geçen karabalık bir şeyde iddiaya girmiş de 3 tane kek kazanmış diye seviniyordu. Bir dahakine ben ineyim bari çocuğun yanına :)
                                                                      ***
Esra in wonderland, bu gece sahiden aralıksız uyuyup güzel rüyalar görüp sabah enerjik uyanabilmeyi diler. Çekim gücüyse, o uykuyu istiyorum , belki gelir :)
Devamını oku »

1 Mart 2015 Pazar

(Daha da Fazla) Kumkurdu :)

Kumkurdu ile Çağla sayesinde tanıştım, bir gün -yine- kütüphanesini karıştırırken "al bunu oku, çok seversin" diye elime tutuşturmuştu 3 kitabı birden. Okudum, çok sevdim, bayıldım, kitabı geri vermemek için türlü yalanlar düşündüm ama sonra bu yalanlara ben bile inanmadım, kitabın peşine düştüm(baskısı yok), çok aradım, tamm buldum dedim yine bulamadım, kütüphanemde olması gereeeeek diye inat ettim ve kitapları topladım. Kumkurdu'nu yine okudum, yine çok sevdim, yine çok ağladım, yine çok güldüm, üzerinde durup düşünmekten ilerleyemedim, derken karabalığa kitapları anlattım "aklımda kalanlar"la tabii. Sonra da BDK'ya Kumkurdu hakkında bir yazı yolladım. Karabalık bu yazıyı okudu ve "az önce anlattıkların daha güzeldi" dedi, Türkçesiyle "anlatımın iyi ama yazı fıs" gibi bir şeydi (itiraf edeyim). Çok sevdiğim bir kitabı anlatamıyorum, onu fark ettim. Sanki ne kadar yazarsam yazayım o heyecanı veremiyorum yazıda :/ Ama siz yine de okumak isterseniz "fıs yazımı" :) link burada 
Kumkurdu'nu (daha da fazla) merak ederseniz de çayınızı kahvenizi alın gelin, ben size anlatayım :) (*Misafirperver olmadığım buradan bile belli, eve gelene çay/kahve ikram etmiyorum; içeceğinizle gelin diyorum :))
Zackarina'yı asabi erkek pozunda çizmişim gibi ama Kumkurdu çok tatlı değil mi :))

Devamını oku »