Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




tatil yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tatil yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ekim 2014 Pazartesi

Elif'in 2. Tatili: İstikamet Babaanne ve Dede :)

Sevgili Blog,
Seni çok özledim. Bir şeyler paylaşmayı, yorumlardaki geri dönüşleri, kısacası yazmayı özledim.
Önceden nasıl imkan bulup da bir şeyler yazıyormuşum hatırlayamıyorum.
Şu ara bilgisayardan o kadar uzaktayım ki.
Bugünlerde Elif hasta ama ben o detayları başka yazıda anlatayım.
Bu yazının içeriğinde babaanne&dede tatili var.
1 haftalık güzel bir tatil yaşadık.
Babaannenin evi müstakil, bahçeli, bol komşulu, parka yakın bir ev.
Elif bolca çiçek kopardı, ısırmaya çalıştı, arıları kovaladı diyebiliriz.
Karabalığın baba tarafından akrabası çok olunca (6 hala 3 amca mesela) gelenler-gidenler ve bizim ziyaret ettiklerimiz toplamı cidden biraz yorucu oldu. Hele ki benim gibi misafir sevmeyen biri için :)
Programımızı çoğunlukla Elif'e göre ayarladık ve hemen hemen her yerde "siz böyle mi büyüdünüz sanki", "siz bebeğe uymayın, o size uysun", "bırakın olduğu yerde uyusun" vb. laflar işittik, hepsine de güldük geçtik. İlk 2 gün saatin ayarlanması konusu biraz sıkıntılı oldu. Elif "yeteeeer" diye ağlayınca, bayağıdır onun bu gür sesinden mahrum kalan dedesi "kızım programı siz Elif'e göre ayarlayın, biz hepsine uyarız" dedi :) Ve o ağlamayı her yerde anlattı :) Halbuki Elif sadece yarım saat-çik "sıkıldım, uykum geldi" ağlaması yapmıştı :)
Ailede en en en çok sevdiğim babaannenin annesi yani büyük anane. Köyde tek yaşıyor ve halinden çok memnun. Çeşmeyi ve yoldan geçenleri gördüğü güzel bir bahçesi var, o da ona yetiyor. Köyde olmanın en güzel tarafı Elif'in yola düşen (acaba nasıl oldu bir sorun) çorabını birinin bulup "Bu çorap sizdendir" diye eve getirmesi oldu :) Ankarada olsak ortada çorap falan kalır mıydı acaba?
Karabalığın kuzen çocuklarından birinin benim okuduğum kitabı görüp sevinmesi de ayrı bir olaydı. Annesi "Aaa Saftirik'i kim okuyor?" dedi. "Ben" dedim. Güldü. "Neden ki?" dedi. "Bilmem, seviyorum" dedim. Bana hep soruyorlar, hep de cevabım aynı oluyor: "Bilmem, seviyorum çocuk kitaplarını."

Elif'in kendinden yaşça büyük(1,5 ve 2,5 yaş) 2 oğlan çocuğunun birinin yanağına diğerinin saçına yapışması ve çocukların Elif'i bir daha gördüklerinde kaçmaları da bu tatilin bombalarındandı.
Elif'in arabasını götürmemiştik; iyi ki de götürmemişiz. Zira sling dediğimiz şey ile çok ama çok rahat ettik. Şehir merkezinde, parkta, köyde, sokakta hep onunlaydım ve her gören çok beğendi. "O çocuk oraya nasıl girdi" falan dediler, eğlendik.
Yanınızda bebek/çocuk varsa sanırım herkes kendini uzman sanabiliyor. "Soğan ver", "yoğurt ver" "su ver", sallama, kucağına sürekli alma vs. biiiii dolu şey duyduk. "He" deyip geçtim ben, kimseye laf anlatacak mecalim yok açıkçası. Bir de en çok şunu duyduk: "Kitapla çocuk büyümez" Kimseye bir şey demediğimiz halde tipimden midir nedir okuduğumu anladılar :) Aslında bu cümleye ben de katılıyorum, sahiden de kitapla bebek büyümez ama kitapsız da büyümez/büyümemeli (bence)
En komik diyalog da dede ile yaşandı. "Anneden gizli" Elif'in eline verilen şeyler var yemesi için. Ben de bir gün dedim ki "Benden gizli bir şey veremeyeceğinizi biliyorsunuz değil mi? Her şeyi kakada görüyorum ben" :)) Dedesi o an tırsıp "ben sadece şunu şunu verdim ama yemedi zaten" dedi. Hehehehe :)
Babaannenin bizim için yaptığı domates suları, turşular, reçeller arabamıza nasıl sığdı bilmiyorum ama ben bağdaş kurarak ancak sığabildim arabaya, baktım da en rahat koltuğundaki Elif'ti :)
Elif'i tüm akrabalar ilk kez gördüğü için "kime benziyor" tartışmaları çok oldu. Kimi babasına kimi de bana benzetti ama ortak kanı şu: "yanaklar anneye benziyor" :) Ne kadar zayıflasam da gitmeyen bu yanakları kızıma miras bıraktığıma sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim.
Yoğun ve yorucu geçti aslında ama önemli olan aile bütünlüğünü hissedebilmekti. Elif'i herkes o çok sevdi ki. Sonunda hasta oldu bebem :)
Bebektir neticede hasta da olabilir ama işte anne yüreği o öksürdükçe benim içim cızzz ediyor.
Çok şükür yaklaşık 1 ay süren ishal bitti. O neydi yahu öyle!
Yazdıkça yazasım ve anlatasım var içimde birikenleri ama az daha yatmazsam beni bekleyen mesai yarın hesap sorabilir.
Endoskopi sonucum ve doktor randevum da çarşamba günü.
Umarım her şey yolundadır da doktor "boşa uyutmuşuz seni" der, ben de "eehehehe zaten ilacın hepsini içememiştim oh iyi" falan derim. Yok ya der miyim, bu aramızda bir sır :) Aman doktor duymasın.
*Karabalığın memleketi de Uşak bu arada, tarhanası da cidden güzel ama her gün her gün de içilmez ki arkadaşım :) (Karabalık, sen duyma buraları :)

Neticede uzak da olsak; iyi ki sevdiklerimiz/ailemiz var. Buna şükretmek lazım. Sevildiğini hissetmek gerçekten güzel bir duygu :)
** Annelik sohbetlerimiz birikti, yayınlayamadım kusura bakmayın, hepsini ennn kısa zamanda paylaşacağım. Bu sohbetleri pek sevdim yahu :)
Devamını oku »

3 Ağustos 2014 Pazar

Elifle İlk Tatil; İstikamet Anane :)

Bebekli/çocuklu ilk tatil sanırım her anne babayı biraz düşündürür. Yanımıza ne alsak? Neyi unutursak yandık; neyi unutursak sorun değil...gibi şeylerle bir liste hazırlamıştım uzun zaman önce. Fark ettim ki eksik bir şey kalmamış.Fazla almışım diyebileceğim de neredeyse hiçbir şeyi olmadı. Kendimi tebrik ettim :)
Elif'in ilk tatili olacağı için- şu an için anlamasa da- ona bir liste yapmıştım.
Bakalım tatilimiz nasıl geçmiş:
- İlk durağımız Adana oldu. Bayramda büyükleri ziyaret ettik. Her gittiğimiz yerde en çok "Elif kime benziyor" konusu tartışıldı :) En bomba yorum da kuzenimin minik kızından geldi: "Anne, benim kardeşim de küçükken böyle erkeğe benziyordu değil mi?" :)) Çocukların saf haline bayılıyorum cidden. Evet benim kızımı sahiden erkek zannediyorlar; ne yapalım...
- Yolculuk ilk olarak arabada kolik nasıl olur, onu tecrübe etmemizle başladı. Tüm yol öyle devam etseydi beni en yakın istasyonda indirin anacım derdim :) Neyse ki sadece 1 saat sürdü. Ve "keşke evde olsaydık" dedik. Demek ki neymiş "evde yaşanılan kolik halinden daha kötüsü", "arabada yaşanılan kolik"miş... Vay be :)
- Bizim için bir yolculuk klasiği olarak "Yeni Türkü" :)

- Tatilimiz kısacık olsa da tadını çıkardık diyebilirim. Kısa bir tatile çok program sıkıştırmak ve bunu Elif'e göre ayarlamak biraz yorucu oldu ama ne yapalım.
- Ananemiz her zamanki gibi biz gitmeden tüm siparişleri almıştı :) Anane yemekleri bir harikaydı dostum.
- Adana'ya gitmişken kebap yemesek bizi döverlerdi herhalde... (Unutmadan, Adana dışında bir yerde "adana kebap" yiyorsanız; yediğiniz şeyin sahiden "adana" olduğunu anlamanın ilk yolu tabağınızda bulgur pilavı olup olmadığına bakmaktır. Adana'da yenen adananın yanında bulgur asla verilmez. Bolca meze ve sıcak pide olur.)
- Damdaki çiçekleri sulayamadık ama bolca sevdik. Dedemin biiiii dolu çiçeği var. Onların arasından seçtim bu fotoğraftakileri. Sol üsttekini biz küçükken-bak baya küçüktük ama- kuzenimle koparıp balkondan yoldan geçenlere atar saklanırdık :) Sonra bir gün çok koparmışız demek ki çiçek bildiğin kel kalmıştı da dedem kıyameti koparmıştı... O günden sonra daha azar azar koparmaya başladık. Bu sefer gördüğümde de içimden koparmak ve damdan aşağıdan geçenlere atmak geldi ama yapmadım. Büyüdüm müdür nedir :) Sağ üsttekinden acayip gıcık alıyorum. Benim bütün toplarımı patlattı. Ve inanılmaz uzun ömürlü ve dedem niyeyse çok seviyor. Bu çiçeği ben istemiyorum, topumu patlatıyor demiştim dedeme de beni hiç sallamadı :)

- Kardeşim yani teyzoşumuz yaklaşık 2 ay önce evlendi ve Ankaradan Adanaya taşındı :/ Nikahına da gidememiştik :/ Bu sefer evini ziyaret ettik ve sahiden dağıttık hehehehe :)
- Limon ağacına balkondan söyledik şarkımızı çünkü hava çok sıcaktı :)
- Tatil için yanımızda götürdüğüm birkaç kitabı da okuyamadım. Neredeyse hiç fırsat olmadı; ben de çok zorlamadım illa kitap okuyacağım diye :)
- Elif Adana ve ardından Mersin sıcağı/nemi ile tanıştı. "Yapış yapış olmak" ne demek tüm aile öğrenmiş/hatırlamış olduk. Slinge gerek kalmadı yani. Elifi kucağıma aldığım gibi yapıştık kaldık :)
- Bayramın 2. günü de Mersin'e annemin yazlığına gittik yine annemlerle. Sanırım orası daha güzeldi çünkü balkonumuzun manzarası bir harika :)
- Tantuni yedik tabii ki; ama sevemedik. Ankara'da olanlar için söylüyorum; Beşevlerde Gazi Kitabevinin yanında Mersin Tantuni var(adını yanlış hatırlıyor da olabilirim) işte oradaki göbekli amca sahiden Mersinli(sormuştum) ve bence 10 numara tantuni yapıyor. Tavsiye ederim.
- Veeee deniiiiiiiiz :) Ahh ah ne çok özlemişim denizi. Ayrılmamız yine çok hüzünlü oldu :/
Elif'in denizle tanışması da oldukça eğlenceliydi.(bizim açımızdan) Sabah büyük dalgalar geldi ve bizim tecrübesizliğimizden Elif dalgalarda azıcık yıkandı :) ve dudağı büküp ağladı; sanki şöyle gibiydi: "suyu seviyorum diye siz niye bu kadar abarttınıııızzz..böhüüüü..bu su hem de tuzluymuş böhüüüüü...dalgalar bana niye çarpıyor hem de beni ıslatıyor..böhüüüü" zaten 5-10 dakikalık bir maceraydı ama neyseki hepsini videoya çektik :) Ayaklarını kuma değdirdiğimizde bile yadırgadı sıpam. Ama inanıyorum inş. seneye kumdan kaleler yapacağız... Anane şimdiden salıncak mı alayım ne alayım kuzuma diyor :)
- Bu tatilin en bomba gelişmesi de benim 10 aydır kuaför yüzü görmeyen saçlarımın radikal bir kararla yarısının gitmesi oldu. Şimdi anncak topluyorum ama çok rahatladım; oh be :)
- Dere kenarı gibi bir işletmeye kahvaltıya gittik. Alabalıklar da vardı. Elif onları çok fena süzdü yalnız. "yakalarsam yerim" modundaydı :)
- Annemin öğretmen okulundan inanılmaz kıymetli defteri Elif'in oldu artık. Heyoooooo :)  Şimdiki öğretmenler kızmasın gücenmesin ama o defteri ve verilen emeği gördükçe şimdiki öğretmenliğin "indirme", "copy paste" hallerine bir kez daha hayıflandım. "Kayıp eşya dolabı nasıl yapılır"dan tutun da özel günlere pratik çözümlere ilkyardım konusuna kadar bir ilkokul öğretmeninin baş yardımcısı olabilecek her şey var bu defterde.
-Bici bici yedik ama ben yine bitiremedim.
- Sıkma da yedik. (bilmeyenler için gözlemenin bir değişiği) Favorim peynirli tabii ki.
- Sahil kenarında sarı slingiyle sallanarak yürüyen ve bebesini uyutmaya çalışan birini duyduysanız işte o da benim :)
- Veee tabii ki taş topladık. Hatta orada boyamaya bile başladım. Yalnız yanıma ilk başta poşet almayı unuttuğum için cebime topladım. Siz siz olun beli lastikli eteğin cebine taş koyarken biraz dikkatli olun; yerçekimini falan düşünün :)
- Yanımıza bir dolu meyve, börek, sıkma gibi yolluk veren annem ve teyzem sağolsunlar karıştırmayalım diye içlerine kağıt bile yazmışlar. Annem ben üniversitedeyken de koli gönderdiğinde böyle yapardı; gülerdim. Şimdiyse çok duygulandım,bu kağıtları atasım yok.
Kısaca tatil az geldi; denizle zor vedalaştım :/
Tatilde mutlak suretle Elif'e biz ayak uydurduk. Uyku, beslenme, dinlenme vb. ihtiyaçlarını ayarlayıp düzenleyip öyle yollara düştük. Kaçırdığımız zamanlarda bizi oldukça zorladı çünkü :)
Annemin anlayamadığım "annelik halleri"ni "anne olunca" anladım; onu fark ettim. Ben de onun gözünde hala minik bir bebeğim sanırım :)
Döndüğümüz gün bizi yorucu bir kolik karşılamasaydı sanırım daha da iyi olurdu. O da bu tatilin cilvesi olsun diyelim.
Bir de umarım denize verdiğim "seneye kalmadan yine görüşelim" sözümüzü tutarız...
Seni çooook özleyeceğim deniiiiiiiiiz...

Devamını oku »

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Bozcaada'ya Neden Gitmeli :)

Biraz erken bir yazı oldu farkındayım. İnsanlar tatil planlarını çoktan yaptı. Fotoğraflar geçen seneye ait olsa da "Bozcaada'ya Neden Gitmeli?" sorusuna dolu dolu cevap vereceğini düşündüm.
Uzun uzun notlar almamıştım; o yüzden rehber niteliğinde olmayabilir bu yazı.
Sadece, bu sene ya da önümüzdeki sene kalbi Ege'de atanlara tavsiyem;bir de Bozcaada'yı görün :)

Üzümler, bağcılık ve şarap Bozcaadanın tamamına yayılmış durumda. Sokaklarda gezmek bir o kadar keyifli


Seramik faaliyetleri oldukça yaygın. Bozcaada "boz" değil; yeşil ve mavi aslında :)

Güler Ada Reçellerine mutlaka uğrayın; domates reçellerinden alın :)


Maviyi seviyoruz ve özlüyoruz :)


Eyvah Eyvah-düğün sahnesinin çekildiği alan;inanılmaz güzeldi çünkü heybetli ağaçları vardı :)
Denizin güzel olduğu sahil-adını unuttum
Bu güzel manzaraya sahip birkaç lokanta/cafe var. Şimdi adını hatırlamasam da 1 tanesi -ki bizim de oturduğumuz- Ata Demirer ve eşinin sık uğradığı bir mekanmış dediler;doğru çünkü bizim yan masada köfte yiyorlardı(evet baktım ne yiyorlar diye :)
Doyasıya deniz...



Bunu yapsamak olmazdı:


Sahil kenarında çay bahçesinde mutlaka Türk kahvesi için; tadı harika :)



Benim için santralden öte rüzgar gülü onlar :)
 Ve ayrılma vakti:

Ege'yi, maviyi, yeşili, üzümü, domates reçelini, tarihe tanıklık etmiş 1 yaşayan müzeyi, sahil kenarında sohbet etmeyi,sade kahveyi, gezmeyi, eğlenmeyi seviyorsanız bence hiç durmayın koşun Bozcaada'ya ya da durun bu işte 1 gariplik olmasın, siz en iyisi en yakın feribota atlayın giderken de çay keyfi yapın :)

HERKESE MUTLU, KEYİFLİ, MAVİLİ, DENİZLİ TATİLLER :)

Devamını oku »